Mezarcı ve Prenses




Mezarcı ve Prenses


“Kendimi bildim bileli tanıklıktan nefret ederim. Ve ben yalnız yaşarım dağın başındaki evimde.”  diye söylendi küçümseyen gözlerini hakimden ayırmadan. Salondaki herkes şaşkındı, ilk defa görüyorlardı burnu havada küçük prensesi. Prenses ilginin farkındaydı, bunu özlememişti. “Geçen ayın son günü gökyüzünde beliren yıldız dün gece sizin bahçenize düşmüş.” dedi hakim. Prensesin tavrı canını sıkmıştı anlaşılan. Kaşları bir hayli çatıktı ve masanın altında dizini sallayıp duruyordu. Salondaki herkes dikkatle dinliyordu, sağ tarafta önden üçüncü sırada oturan yaşlı çiftçi yanında oturan eşinin elini sıkıca tutmuştu. Gözleri merak ve endişe içinde bir prensese bir hakime gidip geliyordu. Kadının kucağında duran çiçek sepeti yere düşüp etrafa saçılmak üzereydi. Yazık olacaktı güzelim papatyalara. 

Prenses derin bir nefes aldı ve hiç yıldız görmediğini söyledi, ses tonu alaycıydı. “Ben dün gece, çatı katındaki odamda resim çiziyordum” diye eklemeyi unutmadı. “ Hem de gökyüzünü çiziyordum, gökyüzü dün gece çok güzeldi, benim on üçüncü doğum günümdeki gibi maviydi. Eğer bir yıldız düşseydi bahçeme, bunu sizden önce farkederdim elbette.” dedi prenses. Kollarını göğsünün üstünde birbirine kavuşturup, kafasını yana çevirdi. En arka sırada oturan köylülerden birisi başını salladı yavaşça. Prenses yalan söylemeyecek kadar soylu ve güzeldi ona göre. Hakim ne yapacağını bilemiyordu. Salonda meraklı fısıltılar başlamıştı. Dün gece, yıldızın prensesin bahçesine düştüğünü gören sadece bir adam vardı. Köyün mezarcısıydı. Gece uyku tutmayınca dolaşmaya çıkmış ve yıldızın düşüşünü görmüştü. Jüri kararsız kalmıştı. Mezarcıya mı inanmalı yoksa prensese mi? Adam rüya görmüş olabilirdi, prenses ise bir yalancı olabilirdi. Anlaşılan bu duruşma uzun sürecekti. Prenses tacını düzeltmek için elini kaldırdı. Eldiveninin içinde yüzüğü parlıyordu, tıpkı bir yıldız gibi. Çiftçinin karısı sepetini yere düşürdü. Yazık oldu güzelim papatyalara.   



Comments

Popular Posts